Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Ağustos 2021

ÖNDEN GİDENLER


ODTÜ‘den Muhterem Arkadaşım Prof. Dr. Mirzahan HIZAL hocamızın “ÖNDEN GİDENLER” başlıklı değerli yazısını burada okurlarımızla paylaşıyorum:

ÖNDEN GİDENLER 18.08.2021 

  • İnsanların algı ve zanları  hatta  inançları alemdeki  sebepler  ve  sonuçlar   düzenini  değiştiremez. 

“Biz   bunu  böyle  yapacağız, çünkü  bunu  çok  istiyoruz, üstelik  biz  çok  kahraman,  soylu  ve seçilmiş  bir  milletiz, hiç  beklenmedik  anda  beklenmedik  şeyler  yapar  ve  bir  şekilde (?)   başarırız.”  türünden  duygusal  söylemler bilimsel  olmadığı  gibi kibir ve  cehalet  ürünü  ve  hepsinden  önce  mensubu  olduğumuzu  sık  sık  dile  getirdiğimiz  İslâm  dininin   prensiplerine de  aykırıdır. 

Öncelikle bilmemiz  gerekir ki,   her şey  Allah CC  ın  takdiriyle olur,  biz   çok  istediğimiz  için   veya  kahraman  olduğumuz  için  değil.  Sebeplere  tevessül  eder,  çalışır  ve  gereken  tedbirleri  zamanında  alırsak  Allaha CC  tevekkül  etmeye  yüzümüz  ve  liyakatımız  olur  ve  umulur ki  Allah CC  başarı  verir. 

Gerçek kahramanlık,  Allah CC  ve  Resulünün SAS emanetini  korumak için  sabır  göstermektir. 

  • Bazılarının son derece  yanlış anladığı  gibi  din  bilinmezlerle dolu,  ne zaman  ne olacağı  belli olmayan, hikmetinden sual  olunamayan,  sonuçların   hiç  belli  olmadığı  bir  inançlar  sistemi  değildir.   

“bizler  aciz  kullarız,  bizim  elimizde  ne var ki?   olmayınca  kader  neylesin peder?  ne yaparsan  yap  olmayınca  olmuyor.”  gibi  söz ve  düşünceler  şeytanidir.  Allah CC  böyle  demiyor. “ İman eder  ve  Salih  ameller  yaparsanız “ muhakkak,  yani  % de  yüz  başarılı olursunuz diyor. Asla   yenilmez  ve  mutlaka  cennete  girersiniz  diyor.   Çalışana   başarı  garantisi  veriyor.  Bundan  daha  net  ve  kesin  ne  olabilir? 

İşte asıl  mesele budur. Sebeplere   tevessül  etmek  ve  çalışmak,  tedbir  almak.  Buna  günümüzde  girişimcilik  diyoruz. 

       Peki  sonuç  garanti midir?  Evet  garantidir.  Bütün sebepleri  ve  tedbirleri  eksiksiz  yerine getirdiğini  garanti  edebiliyorsan. Sen çalışırsın, elinden geleni  yaparsın, sonucu Allah CC  yaratır. Buna  söz  vermiştir.   

O  vaadinden dönmez. Örneğin,  gayri müslimler  Aya  gittiler. Hatta  ışığın bile 20  dakikada ulaştığı Marsa  araç  gönderdiler.  “Efendim bizde   Aya gitmek  istiyoruz,  gideceğiz,  gidemez miyiz yani? Bizim  neyimiz eksik?” 

   Sizin  en az  40 yıl  süreyle,  dünya  çapında  mühendisler ve  bilim  adamlarıyla,  milyarlar  harcayarak  günde  10  saat   çalışmanız eksik.  Diğer büyük bir eksiklik de  kendi aleyhine olsa bile  her zaman doğru  konuşmak  ve  emanetleri ehline vermek. 

  • Başarısız  olmaktan  korkmamak   gerekir.  Başarısız  olursak  tekrar  deneriz  diyebilmek   

girişimcilik  ruhudur.  İşte  insanlık  aleminde  önden  gidenler  böyle  kimselerdir.  Diğerleri  önden  gidenleri  bekleyen  ve  izleyen   ve  başarı  görününce   ondan  pay  bekleyen  parazitik  canlılardır.Tıpkı  avlanan,  koşan, kendisinin  üç misli ağırlıkta avının üzerine atlayan,   boynuz  yiyen  arslanı  izleyen  ve  avını nihayet  yakalayınca  hemen   yanaşan  sırtlanlar gibi. 

       Adam çalışmış, didinmiş, riskleri göze almış, bedeller ödemiş ve bunların sonucunda elde ettiği başarıyı neden seninle paylaşsın?  Onungözünde, o cesur ve çalışkan sen korkak ve tembelsin. O akıllı, sen akılsızsın. O birinci sınıf insan sen ikinci  sınıf  insansın.  O  sana  hükmedecek,  seni  yönetecek,  sömürecek,  sana   ayar  verecek  v.s.  Şimdi  anlıyor muyuz  Avrupa  ve Amerika hatta Rusya, Çin gibi ülkelerin Müslüman toplumlara bakış açısını? Müslümanlara  reva  gördükleri  davranışları  neden  yadırgıyor  ve  şaşırıyoruz?   Onlar  birinci  sınıf  sen  ikinci  sınıfsın. Onlar  üretici  sen  tüketicisin. Onlar   yönetici  sen  yönetilensin. Onlar  satıcı  sen  müşterisin.  Çünkü  onlar  önden  gidenler  sen  arkadan  onları   takip  eden   artıklarıyla  geçinen    durumdasın.  Yarı  iletkenleri  vermezlerse  sürüm  sürüm  sürünecek zavallı  bir  durumda  olduğunu  hiç  unutma,  19. yüzyıla  geri  dönersin. 

  • İslamın  ilk  yüzyıllarında   Müslümanlar  önden  gidenlerdi.  Bilim,  teknoloji,  sanayi,  askeri  güç,  ticaret,  Salih ameller,  ahlak  ve  adalet   v.b  hemen  her  konuda   diğer  milletlerden   önde  ve  üstünlerdi.   Çalışıyor  ve  Allaha CC   güveniyorlardı.    Başarısızlığı akıllarına bile getirmiyorlardı.  Girişimcilik  ruhuna  sahiplerdi.   Allah  CC  onlara    vaad ettiği  başarıyı  verdi,  Dünyanın  hakimi  oldular.  Ama  daha  sonra   insan oğlunun  defalarca  yaptığı  gibi  şımardılar,  başarıyı  kendilerinden   kendi  üstünlüklerinden,  soylarından,   hatta  müslüman olmalarından  bildiler.  Kibir  ve  gurura  kapıldılar.   Başarının  çalışma,  ilim  ve  ahlakla  geldiğini  unuttular.   Uhud savaşını da unuttular.  Allah CC  da  onlara  acı  gerçeği  tattırdı.   Moğolların saldırıları,  Endülüsün kaybı  ve  Osmanlının  son  yüzyılları    başarısızlık,  gerileme,   çöküntü,  yenilgi,  ve  acılarla   geçti.  Fakat  yine  ders almadılar,  akıllanmadılar. Yenilginin    Avrupalılara  benzemedikleri  için   olduğunu  zannettiler. İlim  olmazsa  zanla  hareket  edersiniz.  Allah  CC  onları  tekrar  cezalandırdı. Bu  sefer,   benzemeye  çalıştıkları  taklit  ettikleri  kafirlerin  eliyle.  Devletleri  yıkıldı,  esir  oldular,  köleleştiler. Demokrasi, milliyetçilik,  laiklik,  çağdaşlık   zehirleriyle zehirlendiler.  “Biz müslümanız demekle cennete  girivereceklerini” zannettiler, hala  zannediyorlar. 

   Önden  gidenlerin  arkasına  değil,  en  arkalara  düştüler. 

  • Önden gidenler  neyle karşılaşacaklarını bilmediklerinden  cesur  çalışkan ve  tedbirli  olmak  zorundadırlar.  Yeni şeylerle  karşılaşır ve  yeni  şeyler   yaparlar.  Arkadan  gidenler  ister  istemez  önlerine  bakarlar.  Önlerinde  ise  önden  gidenler  vardır.  Onları  izlemek  varken  yeni  ve  başka  şeyler  denemek  yani  girişimcilik  kolay  değildir. Ayrıca öndekiler de  kimseyi kolay kolay önlerine geçizmezler.  Böylece  taklitçilik  devam  etti,  hala  ediyor. Savunma   bakanlığında  yeni  teknoloji  ürünü  bir  sistemi  tanıtırken  izleyen, 150  metrekarelik ofisinin  duvarında  hüsnü hat levhası asılı olan,  Müslüman bürokrat “ bu  dediğiniz  gibi yeni   ve  iyi bir  şey  olsaydı,  başkaları (yani  Avrupalı  veya Amerikalılar)  yapardı  demişti” Eziklik  ve  aşağılık  duygusu  genlerine  işlemiş,  imanı  bir müslümanın   da  çalışarak  yeni bir  şey  yapabileceğini  anlamasına yeterli  olmamıştı.   
  • Müslümanın   herhangi bir  şeyi  taklid etmeye,  Allahın CC   verdiği  tertemiz  dinini  herhangi bir  şeyle   sentezlemeye  ihtiyacı mı  vardır?  Müslümanların,  Allahın dininden başka   bir şeyi  izlemeye,  onun  arkasından gitmeye  ihtiyacı mı  vardır?  Müslümanın, Avrupalı, Amerikalı düşüncelere, Milliyetçiliğe,  ideolojilere,  gayrı Müslimlerin ekonomisine, hukukuna,  tiyatrosuna, şapkasına,  yasalarına, bankalarına, içkilerine, balolarına, konserlerine,  heykellerine,  ahlaksızlıklarına  ihtiyacı mı  vardır? 

Allahın CC  lütfettiği “ kudret helvası  ve  bıldırcın  eti”  yiyeceği  beğenmeyip  soğan  sarımsak  isteyen  edepsiz Yahudilerden de  mi  ders  almazlar?    Allahın CC  indirdiğini  beğenmeyip,  ona  güvenmeyip  küfür  düzenini  kabul  eden  ve  ondan  razı  olanlar  yarın  ahirette,  geleceğinde hiçbir  şüphe  bulunmayan  hesap  gününde  Allah CC  ve  resulünün SAS  karşısına  nasıl  çıkacaklar?   Dünyada  başlarına gelen  felaket  ve  musibetlerde  ne  yüzle  Allahtan CC  yardım  beklerler?  Üstelik  hiç  tövbe   etmeden?  Bunca  depremler,  yangınlar,  seller  oluyor,  faizden,  rüşvetten,  yalancılıktan,  adam kayırmaktan,  ahlaksızlıktan   vaz mı  geçiyorlar?  Kibir,  gurur  ve  öğünme   felaketlerin   habercileridir.  

  •  Müslümanlar  için  en  büyük  felaket  ve en büyük  fitne,  deprem, açlık,  kıtlık,  yangın  hatta  savaş  ve  yıkım  değil,  küfür  düzenine  alışmak, ondan rahatsız olmamak  ve  ondan  razı  olmaktır.  Bütün dünya bir olup  üzerimize  gelse bunun  yanında  önemsiz   kalır.  Esaretten daha kötüsü esarete  razı olmaktır. 

Mülevves,  sefih  ve  murdar   ehli küfürden  necis paralar  alıp  kendi  dinini  yıkmak için  toplantılar yapıp   çalışanlar  münafıktır.  Tevbe etmedikçe  Allah CC  onların hiçbir  duasını  ve  ibadetini  kabul etmez. 

Gelecek nesiller de  onları  lanetle anacaktır. 

Müslüman,  ne   boş  hayallere  kapılır  ne de  ümitsizliğe. Allah CC ın  vaadi  haktır. O her şeye kaadirdir. Ondan  ümitsiz olmak  küfre götürür.  Arkada  kalan  Müslümanların  öne geçmesi  için  Allaha CC  ilmen iman etmeleri,  tevbe  etmeleri. İlim, ihlâs ve ahlâkı ihya etmeleri, Allahın CC  kitabını ve Resulünün SAS sünnetini   anlamak ve  uygulamaktan  başka  hiçbir  çareleri  yoktur.  Hiç kimse  gelipte  onları  kurtarmayacak.  Müslümanlar  çalışmakla  yükümlüdürler,  onları  kurtarmak ve öne geçirmek Allah CC için çok  kolaydır.  Bu  yüzden  müslümanlar  çalışıyorlarsa  zaten  kurtulmuşlar  demektir. Çalışmıyorlarsa da  kurtulmak istemiyorlar demektir. 

Abdülhakim Arvasi Hz. lerinin “ bana ümmeti  Muhammedi SAS  gösterin  size  kurtulduklarını  müjdeleyeyim “ sözü  bunu  anlatır. 

·                 “De ki: Kulluğunuz ve duanız olmasa Allah size ne diye değer versin! (Ey inkârcılar!) Siz O’nun dinini yalan saydığınız için bunun günahı artık yakanızı bırakmayacak!” “ ( Furkan 77) 

     Dualarımız neden  kabul  edilmiyor?” diye  soranlara,  İbrahim bin Edhem Hz.  şöyle demiş: “Hakk’ı (Allah’ı) bilir ama emirlerini dinlemezsiniz, Hz. Peygamber’i bilir ama sünnetiyle amel etmezsiniz, Kur’an-ı Kerim’i okur ama içindekiyle amel etmezsiniz. Söyleyin bana, dualarınız neden kabul olsun?” 

Şartlarına uygunsa dua kabul olur. Hadis-i şerifte(Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten haya eder, edilen duayı kabul eder)buyuruldu. (Tirmizi)Duanın kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. 

Kâfirlerin duası daima boşa çıkar.” (Râ’d, 13/14; Mü’min, 40/50) 

Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmîzî, De’avât, 66; bk. Hâkim, De’avât, No: 1817, I, 493) 

Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp ‘Ya Rabbi! Ya Rabbi!’ diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir? (Müslim, Zekât, 65) 

Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allâh onları affetmez. Böyledir, çünkü onlar, Allâh’ı ve elçisini tanımadılar/inkâr ettiler; Allah, yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez. (Tevbe, 9/80) 

Yüce Allah, ibadetlerin ihlâs ile yapılmasını emretmektedir. (A’râf, 7/29; Beyyine, 98/5)  

Allah’la beraber başka tanrıya dua / ibadet etme. O’ndan başka tanrı yoktur. O’ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 28/88) 

Mescitler, Allah’a mahsustur. Allah ile beraber hiç kimseye yalvarmayın.” (Cin, 72/18) 

Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.” [Deylemi] 

Emr-i marufu bırakırsanız dualarınız kabul olmaz.” [Bezzar]

Bid’at ehlinin duası ve ibadetleri kabul olmaz.” [Deylemi] 

Allahü teâlâ, ancak takva sahiplerinin [Allaha saygısı olanların, salihlerin amellerini, dualarını] kabul eder.” [Maide 27] 

Mirzahan HIZAL 

Read Full Post »