Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Haziran 2010


Yüce KUR’AN-I KERIM’den NAHL SURESI Ders–I

Değerli Celal YILDIRIM Hocamin ve değerli Lutfu DOĞAN Hocamin verdigi derslerden ve eserlerinden istifade ederek, bunlari kismen degistirerek ve kismen de ilaveler yaparak Yüce KUR’AN-I KERIM’den almamiz gereken Dersleri mumkun mertebe ailemle beraber almaya gayret ediyoruz ve ogrendiklerimizi hayatimizda tatbik etmeye calisarak ailecek mutlu oluyoruz.  Bu degerli dersleri Allah’in takdiriyle bugunden itibaren okurlarimizla da paylasmak istedik.   Allah takdir ettiyse, bu derslerin devamini da yapacagiz insAllah:

16/3: Gökler, yer ve ikisi arasindaki her sey Allah’in kudretinin damgasini tasimakta ve varlik aleminde mutlak bir düzen ve dengenin bulundugu aciklanarak akil sahiplerine ana fakir verilmektedir.

16/11: Yeryüzünün su ihtiyacini dengeli bicimde karsilayacak oranda denizler meydana getiren ve bir devridaim seklinde bunu buharlasma yoluyla harekete gecirip insanlarin yararina veren Sonsuz Kudret Sahibi’nin varligini, birligini bu fiziksel olaylarda gormemek icin kör olmak lazimdir. Nitekim Kur’an bu belgeleri siralarken “düşünen, düşünebilen bir millet” tabirini kullanmistir ki cok dikkat cekicidir.

16/12: Kainatta şaşmayan bir duzen vardır:  her şey mutlaka bir hizmet için yaratılmış ve belli bir amaca gore var kılınmıştır. Gece ile gunduz, Güneş ile Ay ve yıldızları her gün gormekteyiz ki, Dunya yaratildi yaratilali bunlar bagli bulunduklari ilahi kanunlar cercevesinde hareket edip, vazifelerini yapmakta ve insanlara hizmet vermektedirler. Aklını bu yonde harekete gecirip kullanmasini bilen bir millet icin sayisi belirsiz belgeler, ibretler ve hikmetler vardir.  Bütün bunlari ancak akil yoluyla anlamak mumkundur.  Boylece Kur’an akla üstün değer veriyor ve Allah’in varligini, O’nun eserleriyle anlamanin mümkün olduğunu belirtirken bu imkanın akıl yoluyla gercekleşebileceğini ilham ediyor.

 

16/14: Denizlerin protein kaynagi oldugu, taze besin olan baligin sagligimiz uzerindeki olumlu tesirleri anlatiliyor.  Ayrica denizlerden sus esyasi cikarabilecegimizi bildiriyor. Sonra da denizin onemi ve yarari uzerinde duruluyor. Allah’a inananlarin elbette denizlere sahip olmalarinin geregi anlatiliyor. Bugunku tarim alani denilince yeryuzundeki toprak alani anliyoruz, ama 50-100 sene sonra, gelisen teknolojiyle, artik denizler de insanlarin tarim alani olabilir.  Sonra da gemilerin su ustundeki seyrine atıf yapılarak, cisimlerin belli kanunlarla su üstünde yüzmesini sağlayan yüce kudretin önünde eğilip secde etmemiz ilham ediliyor.

 

16/18: Varlik aleminde gorebildigimiz her sey insan icin, insan da Allah icin yaratilmistir. Her sey insan icin yaratildigina gore, Allah’in insanlardan yana olan nimetlerini saymak mumkun degildir. Bunca nimet karsisinda, nimeti vereni tanimamak kadar körlük ve bönlük olabilir mi?

 

16/21:  Gerçeği bilip anlayan kalb ve kafalar hep diridir; göremiyenler, anlamayanlar hep ölüdür.  Biz iç organlarımıza hükmedememekteyiz.  Bu neyi gösterir?  Kendimize bile tamamen sahip olmadığımızı!!! Ilahi kudret nasıl her şeyi tasarrufu altında tutup belli kanunlarla yürütüyorsa, gercekte bizim iç organlarimizi da tasarrufu altinda tutup belli kanunlarla hizmete sevketmistir. Bu kalb ve organlarla, onlara sahip olani tanimamak cehaletin en kötüsü değil midir?

16/22: Ahiret’e iman bir bakima, Allah’a ve O’nun peygamber ve kitaplarina imani gerektirir. Yalniz Allah’a inanmak, Ahiret’e inanmamak, Allah’a dosdogru inanilmadigini gosterir. Nitekim Mekkeli putperestlerin cogu Allah’in varligina inanir, fakat Ahiret’e, Peygamber’e ve Kitab’a inanmazlardi. Bu yuzden musrik, inkarci, kafir sayildilar ve Kur’an’da oyle anildilar.

16/24:   AKIL hissin emrine girip, idrak olcusunu kaybedince, kisi ak’a kara, kara’ya da ak diyebilir. Nitekim devrin en buyuk edipleri, sairleri Kur’an‘in yuksek belagati karsisinda dize gelip gercegi itiraf ederlerken, musrikler ve musriklerin basini ceken sirf hislerinin esiri olarak Ona “eskilerin masallari” diyorlardi. Oysa Kur’an’in masalla, efsaneyle uzaktan yakindan ilgisi yoktur. Tumuyle ilmi, medeniyeti, adaleti, insane haklarini, ahlak ve fazileti, sorumluluk duygusunu butunuyle getiren ilahi nizamdir. Beser aklinin kiyamete kadar erisemiyecegi gercekleri beraberinde getirmistir.

16/27:  Kiyamet gunu, musriklere yoneltilecek soruyla ilgili bir safhaya dikkatler cekiliyor ve gercegi arastirip bulan ilim adamlarinin o gun de gercegi bir defa daha dile getirecegi aciklaniyor. Boylece inkarin cehaletten ve duygusal davranmaktan kaynaklandigina, iman ve irfanin saglam bilgiden ve akildan kaynaklanip gerceklestigine isaret ediliyor.

16/28:  Ölüm aninda görevli melekler inkarcilarin ruhlarini alirken, gercegi gorup anlayan o inkarcilar, ister istemez teslimiyet gosterip adetleri uyarinca yalan soylemege calisirlar. Artik son anda ne pismanligin, ne teslimiyetin, ne de yalanin hicbir yarar ve anlami yoktur.  Ilgili ayetle bu husus belirtiliyor.  Ölmeden önce bu teslimiyete erismenin geregine dokunuluyor.

 

16/30:  Inkarci azginlar, inen Kur’an ayetlerine “eskilerin masallari” derken, hakk’i gercegi bilip anlayan ve Allah’tan korkup hayatini bu korku duzeyinde duzenleyen muminler ise ona sadece “hayir ve iyilik” derler.  Cunku onlar Kur’an’in insanliga yalniz hayir ve iyilik getirdigini bilirler. Buna karsilik onlara iyiligin en guzeli verilir; onlar ADN Cennetleriyle mukafaatlandirilirlar.

 

16/32:  Iman huzuru ve rahatligi icinde son nefesini vermek uzere olan muminlere, gorevli melekler gelince, once onlari selamlarlar, sonra da Cennet ile mujdeleyip oylece ruhlarini alirlar. Iste meleklerin inkarcilara ve muminlere karsi olan degisik davranislari, ilahi adalet ve rahmetin geregidir.  Allah hic kimseye haksizlik etmez, cunku O, haksizligi haram kilmistir. Insanlar kendilerine haksizlik ederler. Hayat kanunlarina, ilahi kanunlara, Allah’in buyruklarina uymayanlar elbetteki bu tutumlariyla sozu edilen kanunlardan en aci tokadi yerler. Bunda kimselerin haksizligi soz konusu degil, kanunlara ters dusenlerin kendilerine yaptiklari haksizlik soz konusudur.

 

16/33:  Inkari bilgisizlik temeline oturtup inatla birlestiren saskinlarin vay haline!!!  Bunlara ilahi azab geldiginde veya ecelleri karsilarina ciktiginda uyanacaklari hatirlatiliyor ve boyle bir uyanmanin onlara hicbir fayda saglamayacagi vurgulaniyor.

 

16/34:  Her kisi isledigi ve icinde tasidigi niyet ve amelle yuzyuze gelir; oyle ki herkes kendi saadetini, ya da bedbahtligini kendisi hazirlar.  Hakk’i alaya alip batili savunanlar bir gun gelir de alaya aldiklariyla cepecevre kusatilirlar. Bu da Allah’in Kainat’da gecerli kanunlarindan biridir, gunu, saati ve sirasi gelince tecelli eder.

  (daha…)

Read Full Post »


JAPONLARIN ticari AHLAKI:

1972 YILINDAN gunumuze kadar, 38 senelik Japonya’daki tecrube ve gozlemlerimize gore, Japonlar yaptiklari islerde gunun 24 saatinde ve senenin 365 gununde, sehirde, kasabada, koyde veya yolu olmayan dag baslarinda cok durust, ticari ahlakli, ciddi, tabiri caizse tam bir profesyonellik icinde calisiyorlar.  Ayrica, yapilan islerin mahiyetine gore tolerans tanimayarak kaza riskini sifira / minimuma indirecek sekilde, calisirken can kaybinin olmamasina cok onem vererek, gerekli olan kasket, maske, celikli emniyet ayakkabisi ve benzerleri gibi her turlu donanima sahip olarak etikligin de uzerinde etik olarak calismaktalar.  Mesela, 5-10 katli bir binanin dis duvar badanalari / boyamalarini yapmak icin kurulan iskele, hep biribirine gecerek baglanan depreme bile dayanikli iskeleler olup, asagilarda yayalarin yurudugu ilk kat iskeleleri, yayalarin baslarini vursalar bile yaralanmamalari icin, ozel yumusak plastik koruyucularla sarilmistir.  Calisanlari hic kimse seyretmese de, yalniz baslarina calismis olsalar da, karanlikta gorulemiyecek bir yerde calissalar bile, onu / onlari sanki biri seyrediyormus gibi, kontrol ediyormus gibi durust calismaktalar.  Amerika, Avrupa, Afrika ve Asya kitasindan sayilari 20’yi asan pek cok ulkeler insanlariyla (demokratik ulkelerle) mukayese yaptigimda, Japonlarin is ahlakina yakin ayni profesyonellikte calisan baska bir ulkenin insanina maalesef gercekten rastlayamadim bu zamana kadar.  Japonlarin ticari ahlakini apacik gosteren gercek bir olay yasadik Esimle beraber ki, sadece bu olayla yazimizda belirttigimiz kanaatimizi vermedik.  Buna benzer sayisiz pek cok tecrubelerimiz de oldu Japonya’da:  Tokyo sehir merkezinde gecen sene Ramazan gunlerinde alisveris yaparken, iftar vakti girince, orucumuzu acmak icin DOUTOR sandvice girdik, iki tane karidesli ve bir tane de tuna sandvic ve icecek siparisi verdik.  Sandvicleri hazirlayan asci, masamiza kadar sandvicleri cok nazik bir sekilde getirdi ve defalarca egilerek ozurler diledi, bu ozurlerin dilenmesine ben sasirmistim.  Burasi kafeterya usulu oldugundan, hazirlanan sandvicleri bizim almamiz gerekirken, gorevli getirmisti. Esasinda, ne oldu da defalarca basini egerek ozurler diliyor diye hayretler icinde kalmistim.  Ve ozur dileyen gorevli konusmaya basladi:  Karidesli sandvicin birinin icinde bes (5) adet karides ile salatasi oldugunu, digerinde ise dort (4) tane karides ve salatasi bulundugunu soyledi.  Bir karides  noksan oldugundan ozur dileyip, egilerek, zarfin icinde bize 200 yen iade etti ki, bu para noksan olan bir karidesin yerine bize verdiler hem de zarfin icinde.  Defalarca yapilan ozurler de bu noksan olan tek bir karides icinmis!!!  Bu parayi elden verdikleri icin sanirim ki, kasa da bulunan kisi de bu 200 yen yuzunden o gun 200 yen acik verdi! Diger taraftan sandvic fiyati 390 yen.  Bir karidesin fiyati da, 390 yen bazinda 30-40 yeni gecemez. Eger karidesin noksan oldugunu onceden farketselerdi, bize karidesli sadece bir sandvic hazirlarlardi, ikinci sandvici yapmazlar ve karidesin bittigini soylerlerdi.  Bunu farketmemis olacaklar ki, bizden siparisi aldiktan sonra bir kucuk karidesin noksan oldugunu anladilar!!! Bu gercege bakarak,  musteriye verilen kiymet ve sayginin derecesini anlayabiliriz.  Manevi degerlere sahip birileri olarak, hak ve hukuku iyice bilenler olarak, kitapli bir dini olmayan japonlardan pek cok ticari ahlak derslerini derinlerden almamiz gerekiyor.  Bizim musteri olarak sandvicin icindeki salataya karismis karidesleri saymamiz mumkun degilken, gercegi soylemek kendi hatalarini aciklamalari olmasina ragmen, hatalarini soyliyerek, nasil itibarli ve dik duruyorlar, nasil kendilerini yukseltiyorlar  musteri karsisinda ve musterilerine karsi ne kadar, hangi derecede saygililar, anlayabiliyor muyuz???  ALGILAYABILIYOR MUYUZ???  Gorevli asciyi kucaklayarak alnindan opmek istedim, ama opemedim.  ESASINDA HATALARINI SOYLEYIP, MUSTERILERINDEN OZUR DILEYEREK, KENDILERINI YUKSELTIYORLAR, HEM DE COK YUKSEKLERE, TEPELERE CIKMIS OLUYORLAR.  HAREKETLERIYLE, COK SAYGIN BIR DURUMA YUKSELTIYORLAR KENDILERINI!!!  BU INSANLARA MUSLUMAN OLMADIKLARI ICIN PEK COK UZULUYORUM, ICIM KAN AGLIYOR, COK ACIYORUM.  BUNLAR MUSLUMAN OLMUS OLSALARDI, SINAV DUNYASINDA HAK VE HUKUK KONUSUNDA BIZLERDEN COK DAHA USTUN VE KALIFIYE OLARAK SINAVDAN CIKACAKLARDI, BU DA ONLARIN HAKLARI OLACAKTI, ALLAH BILIR YA.  BU NEDENLERLE, BUYUK KAYIPLARINDAN DOLAYI, GAYRI-MUSLIM JAPONLARA PEK COK UZULUYOR VE ACIYORUM ONLARA.    KITAPLI BIR DINE SAHIP OLMADIKLARI HALDE, COGU DINSIZ OLDUKLARI HALDE, JAPONLARIN BU DUNYADAKI CALISMA KALITELERI, ISLERINDE YAPTIKLARI, YAZIMDA BAHIS KONUSU OLAN BIR MUSLUMANDAN COK DAHA FAZLA ISLAMIYETE UYGUN OLDUGUNDAN, DINSIZ JAPONLARIN OBUR DUNYADA BUYUK KAYIPLARI VAR.  BIR TARAFTA HILEKAR VE HIRSIZ MUSLUMAN, DIGER TARAFTA DURUST OLAN HAREKETLERI ISLAMI ESASLARA UYAN GAYRI- MUSLIM JAPONLAR.  BU NEDENLE COK ACIYOR VE UZULUYORUM JAPONLAR ICIN!  DOUTOR’da calisan gorevlinin bu hassasiyetine gercekten gozlerim sulandi!!!  GOZYASLARIM DOKULMEDI AMA, HISLENEREK ICIMDEN AGLADIM DA!!! Hatalarini soyleyip, ozur dilemekle, kendilerini yukseltmis olduklarini, SAYGINLIKLARINI en ust tepe noktasina cikarttiklarini anlayabiliyor muyuz, ALGILAYABILIYOR MUYUZ???  ONLARIN IS AHLAKINI VE PROFESYONELLIKLERINI, BIRER MUSLUMAN OLARAK KENDIMIZE HIC DEGILSE YUZDE 50 NISBETINDE ORNEK ALABILIYOR MUYUZ??? AKLIMIZI KULLANARAK, NEFSIMIZE BUNU KABUL ETTIREBILIYOR MUYUZ???

Tokyo’da ikebukuro semtinde bulunan bir Türk lokantasindaki baska bir uygulamayi da Esimden dinledim, aynen yaziyorum: Esim, Türk lokantasinda ogleyin kebap yedikten sonra,  ayrica donerli bir sandvic paket etmelerini ve bu sandvici yolda gordugu sokakta yatan karni ac evsiz birine verecegini japon garsona bildirir, ama bu bilgiyi garsonun Turk asciya soylememesini de tembih ederek, sandvicin tam parasini lokantaya oder.  Ne var ki, garson bunu asciya soylemistir ve asci da bunu bilerek, paketi hazirlamistir. Yolda hanimin gelirken gordugu sokakta yatan issiz Japon, Esim ayni yerden tekrar gecerken ortadan kaybolmus!  Esim aldigi sandvici yoldaki adama veremeden mecburen eve getirir.  Birkac saat sonra, ogluma sandvici acip vermek istediginde, hayretler icinde kalir: Cunku lokantadaki Turk asci bu sandvicin parasini tam aldigi halde, sandvicin yoldaki japon adama verilecegini bildiginden, sandvicin icindeki doner etini, cok kucuk parcalar halinde yanmis / komurlesmis etler olarak koymus, gercekte ise bu komurlesmis ufak etlerin cope atilmasi gerekmekte!!!  Normal olarak, cope atilmasi gereken yanmis et parcalari, Esimin siparis ettigi sandvic karsiliginda tam para alinarak verilmis oldugundan, esim saskinliklar gecirir.  ISTE BU DA DOTOUR’DA KARSILASTIKLARIMIZA BIR TÜRK ASCININ MUSTERISINE YAPTIKLARININ TAM KARSILIGI!!!  MUSTERIDEN TAM PARA ALINIYOR, AMA HIZMET VERILMIYOR, MUSTERIYE SAYGILI OLUNMUYOR VE ACIKCASI, MUSTERININ PARASI CALINMIS OLUYOR!!!  BU DA, YORUM YAPMAYA ARTIK GEREK KALMAYAN BIR GERCEK VE YURTDISI UYGULAMASI!!!  Asci hatali olarak yaktigi doner etini musteriye ayni para karsiliginda satarak, gercekte cope atmasi gereken komurlesmis et karsiliginda, musterinin parasini calmakta!!!  Bu caldigi paraya da asci kazanc diyor!!!  Ama bu parayi Allah nereye harcatacak, onu anlamiyor!  Ve sinav dunyasinda oldugumuzu bildigi halde, sinavla dalga gecer gibi hareket eden bir asci karsimizda durmakta. Yukaridaki DOUTOR gercek misalindeki  japonlarin is ahlakini anlamak isteyenler anlayabilmekte ve bu nedenle de onlara is ahlaki yonunden saygi duymamiz gerekiyor!  Bu Japonlar bir de musluman olsalar, kural ve kaidelere bagliliklariyla, dunya uzerinde birinci olacak super bir guc olurlardi.  Oyle degil mi?

New York sehrinde bir bilgisayar magazasina hafta-ici ogleden sonra saat 14:30 sularinda gitmistim, amerikali tezgahtardan bir bilgisayar hakkinda, basit bir bilgi almak istedim, ve sorumu sordum;  tezgahtar simdi gec oldu, yarin sabah gel dedi bana.  Baska bir zaman, Alcatraz Hapishanesine ailecek yaptigimiz bir geziden sonra, San Fransisco sehrininin limanina yakin yerdeki bir magazadan 400 dolara elektronik cihaz satinaldim.  Ayni model urunu satinaldiktan sonra yakindaki baska bir magazada 200 dolara gordugumde sasirdim ve bunu ilk magazaya bildirerek sikayetimi yaptim.  Satinaldigim urunu geri vermek, yahut benden fazladan alinan 200 dolarimi geri almak istedim.  Ama maalesef 400 dolarlik urunu satan magaza, satistan sadece yarim saat sonra bile urunu geri almadi, ve fazladan aldiklari 200 dolarimi da iade etmedi ve satinaldigimdan pisman oldugum elektronik cihaz elimde kaldi.  Ancak, ABD ye baska bir zaman yalniz gidisimde, Wall Mart’dan satinaldigim 40-50 dolarlik bir urunu, paketini actiktan sonra begenmedigimden birkac gun sonra Wall Mart’a goturerek geri vermis, parami da geri almistim. Ayrica duydum ki, bazi amerikalilar aldiklari bir urunu birkac hafta kullanip, sonra da begenmedim diye aldiklari magazaya geri veriyorlarmis.  Bu sekilde yasayan, hayatini bedavaya getiren amerikalilarin da mevcut  olduklarini duydum.  Demek ki, 5-10 kisi calistiran 100 metrekarelik ufak magazalardan degil de Wall Mart gibi buyuk yerlerden alisveris yapmak daha isabetli, aldatilmiyorsunuz.  Fakat, yukarida bahsettigim bazi amerikalilarin da magazayi aldatmalari pek cok ayip.  Bunlari da ilave etmeliyim ki, iyi-kotu her intibami  objektif olarak aciklamis olayim.  BURADA YAZDIKLARIM BUGUNKU ABD HAKKINDA OLMAKTA!

Bir Japon magazasina gittiginizde, satinalmayi dusundugunuz bir urunun cesitli birkac modelinin farklarini tezgahtara sordugunuzda, tezgahtar size o urunlerin mukayeselerini hem fiyat bazinda ve hem de kalite bazinda yaparak, hangi urunun daha cok fonksiyonlu oldugunu da ayrica bildirmektedir. Oyle ki, ucuz olan bir urunun, pahali olan diger modeline gore daha ustun oldugunu tahsilli cahil veya tahsilsiz cahil bir musteri bile anlayabilmekte ve cogu defa uygun ve ucuz olan urunu satinalarak, alici parasini degerlendirebilmektedir.  Sehir merkezlerindeki magazalara gittiginizde, tezgahtarlar Japoncaya ilaveten birkac yabanci dilde de (Ingilizce, Ispanyolca, Korece, Cince, v.s.) konusabilmekteler.  Esasa ve gercek neticeye bakacak olursak, bu tezgahtar durustlugu ile musterisine gercekleri soyliyerek aydinlatmasiyla, kendi sirketine de parasal zararlar vermektedir.  MUSTERIYE JAPON MAGAZALARINDA VERILEN ONEMI VE JAPONLARIN TICARI AHLAKLARINI DOTOUR SANDVIC’DE GOREMEDIGIMIZ BASKA BIR BOYUTTAN SIZLERE ANLATMAYA, IZLETMEYE CALISIYORUZ, GERCEKLERI ANLAYABILIYOR MUYUZ?   (daha…)

Read Full Post »